12 Ekim 2011 Çarşamba

Bilinçaltına Övgü

Her festival takipçisi için geçerli ve yerinde bir sözdür ’izlenimler’.Bir film festivaline gidiyorsanız izlemiş olduğunuz filmlerin kendinizce değerlendirmesini yapıp,onları bulunduğunuz yer ile anlamlı kılma çabası içinde olursunuz.Ortak duyguların harekete geçmesi,dile getirilmesi,karşılıklı entellektüel iletişimin sağlanması vs. ”izlenimler”i değerli kılan hallerdir.Beklentiler her kişi için spesifik olanı ima etse bile,bir film festivalinden temel beklentiler öyle ya da böyle temel bir uzlaşı zemini hazırlamalıdır Bir sinema izleyicisinin festival atmosferinde bilinçli ya da bilinçsiz talep ettiği gerçeklik: ”eylem içinde eylem” anlayışını pekiştirecek çeşitlilik ve sıradan olanın önemini kaybettiği entellektüel zihni üretime direkt katılabilme isteğidir.Söz konusu bakış açısını, salt film izleme eyleminden kopararak farklı eylemler sistematiğini eş zamanlı ve tutarlı hale getirmekle mümkün kılınabileceği gibi,zihni üretimin de etkileşime dayalı bir süzgeçten geçirilmesiyle ancak anlamı sağlanabilir.

48.si düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin yarıda keserek sonlandırmama neden olan durumlara geri dönüp  baktığımda, eksik ve yetersiz olandan çok ”sorunlu” bir zihniyet ile karşı karşıya kaldığımı idrak etmeye başlıyorum.Bunun olası nedenlerini,örneğin organizasyon eksikliği,büyük ciddiyetsizlikle belirlenen filmler,mekan ve zaman planlamalarının savsaklığı gibi konularla açıklayabiliriz.Böylesi bir eleştiri kuşkusuz ”teknik yetersizlik” adı altında ele alınıp ’düzeltilmesi mümkün sorunlardır’ şeklinde bir sonlandırmaya tabii tutulabilir.Ama karşınızda giderilemez ve kökleşmiş bir zihniyet duvarı varsa o duvarı sıvamak,renklendirmek bir işe yaramayacağı gibi haliyle o duvarın araksını görebilmemizi de güçlendirecektir.

Öncelikli olarak 46. ve 47. Altın Portakal Festivali ”Ulusal Yarışma” Filmleri kapsamlı bir analiz gerektirecek derinlikte filmlerden oluşup,bir sinema izleyicisi için istenilen başarıyı kısmen gerçekleştirmişti.Seren Yüce'nin yönettiği ”Çoğunluk”,Demirkubuz'un ”Kıskanmak”,İnan Temelkuran'ın ”Bornova Bornova” gibi kalburüstü filmler bu yıllarda yarışmışlardı.Filmlerden hemen sonra,film ekibiyle birlikte gerçekleştirilen söyleşiler ise tam anlamıyla sanat atmosferinin hazsal incelikleriydi.Seyirci kitlesi ise gösterilen filmler doğrultusunda ”sanatsal kimlik” kazanarak, zenginleşen festivalin aktörleri haline dönüşebilmekteydi veya dönüşebilme potansiyelleri hayli yüksekti.48.Altın Portakal ise neredeyse bu kısmı güzelliklerin en küçük parçasını bile barındırmamakla ciddi bir elşetiriyi hak ediyor.Şimdi yarışma filmlerinden iki tanesi ve festival temasıyla temellendirmeye çalışacağım örnekler gelinen noktanın basiretsizliğini gösterecektir diye umuyorum.

Bir grup genç arkadaşın çekip yönettiği ”Hangi Film” isimli bir yapımın çok küfür içerdiği nedeniye kıyasıya eleştiriye maruz kalması ve hatta daha ileri gidilerek ”Milli Eğitim Bakanlığı”na şikayet edilmesi gerektiği gibi eften püften ifadeleri dile getirenleri bir kenarda tutalım.Aynı kitleyi bir kadına gösterilen şiddet ve ”kadının yeri kocasının Acıbadem'deki lüks villasının yeridir” zihniyetiyle örülü filmi ”Geriye Kalan”ı yırtınarak alkışladıklarını yine bir kenarda tutalım.Festival'in bu yıl ”kadın hakları” gibi bir temayla (bu temalar genelde toplumsal sorunlara dikkat çekmek adına yapılır) izleyici karşına çıktığını da ayrıca unutmayalım.Bu üç olayın birbirleriyle hiç bir biçimde örtüşmeyen yanlarının olduğunu iddia edebilirsiniz.Aslen bu üç mesele tamda festival ortamını ve söz konusu zihniyeti gözler önüne serer nitelikte.Hem kadın hakları diyecek,cinsel özgürlük,eşitlikden dem vuracak hem de kadına biçilen toplumsal rol kalıplarını ahmakça alkışlayacaksın.Hem ”Sanattan Anlamıyorlar” diye veryansın edeceksin hemde filmde işittiğin küfürlere ahlak gömleği giydireceksin.Bilnçaltının kurbanı olup,alkışladığın her bir ”sorunlu” etmeni bilinçaltında kümelenmiş ”ataerkilliğe”e yönelik bir alkış olduğunun farkına varamayacaksın.Hem sanatsal bir aktivite hazırladığını öne sürecek hemde misyonu bilinçaltını övgüye kalkan toplumsal değer yargılarını şanla şerefle taşıyacaksın.Daha da kötüsü bunu sanat adına yapacaksın.

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder