15 Eylül 2011 Perşembe

”Ya Hiç Haberdar Olmasaydım”

Sözgelimi gençliği zamanın edilgen çizgisinde küçük bir nokta olarak görürsek,çocukluğun bize yadetmiş olduğu dünyanın nasıl olupda çizgisiz,düzlemsiz,kuralsız bir oyun alanı olduğunu anlayabiliriz.Anlamakla kalmaz onu yaşarız.Üstünde tepindiğimiz,hayallerle kuralsızlaştırdığımız tehlikeli sürecin bizatihi yaşam olduğu,yaşamın da tüm süregiden hallerinin baş öğeleri haline gelen yine çocukluğun kendisi olduğu...Büyümek de,büyümenin parça parça çekidüzen veren biçimselliğide kaybettiğimiz çocukluğun izlerini taşır.İzler zamanın doğrusal düzleminde silikleşir,ayrı ayrı sayısız noktalar tek bir benek halinde billurlaşan siyah lekeleye dönüşür.Nerede olduğumuzu,neleri yitirdiğimizi,en önemlisi bilinmeyen sonsuzluğun bizi son kertede nasıl yaratacağını düşünmekle bocalayacağımız evrene girişin ilk belirtileridir.Başka bir deyişle,yetişkinliğe ilk girişin...

Çocukluğun kuralsızlığında doğa-madde-ruh etkileşimlerini ”çocukca” etkin kılmak ve her bir elementin bir düş havuzu içinde kenetlenebilen yapısından çıkmak demek de,çocukluğun peri masalından feragat etmenin zorunluluğunu ima etmek anlamına gelmekte.Çocukluktan çıkmak,aslında farkında olmadan,hatta içgüdüsel bir devinimle karşı konulan geçiş halinin en sancılı durağı.Yavaş yavaş büyülü dünyada varedilen maddelerin yerini formüle edilmiş nesneler dünyasına bırakmak...nesnelere verilen isimlerin soyutlayıcı doğasını ilkeselleştirmek... oyuncaklardan ibaret ahlaki değerleri ”kutsal”lığın toprağına gömmek...

İşte böylesi bir çıkışssızlığın içine düşmek ve ansızın yazgısal sürecini çok sekteye uğratmadan onunla karşılıklı oturmak ve uzaktan uzağa yazgını izlemek...Eğer,inandığın yazgının seni bir sonla anlamlandıracak doğasına inançla bağlıysan veya yazgını nedenselliğe bağlayabilme cesaretinden yoksunsan yetişkinliğin beklenen havasını solumaya başlamışsın demektir.Böylesi bir yazgının bizi çocukluktan koparan ve kabul edilmeye zorlanmış yetişkinliğine davet eden yumuşaklığını elinin tersiyle itmek,bunu vurdunyuzmaz kör bir cesaret ile savuşturmak ister istemez cevaplanması zorunlu belli başlı soruları önümüze getiriyor:Yazgısal süreci bireysel edinimlerle dönüştürmek,kendiliğinden çabanın ürünleri olarak farklı yazgısal zemin hazırlamak ne kadar mümkün? Yazgısal sürecin kurgusal tarihselliğin parçası olarak inşa edilmiş soyut değerlerini hem metafizik olarak,hem de toplumsal değerler inşası olarak yapılandırmak (yeniden) ne ile mümkün? Sanatın ve yaratmanın tipik tezahürü kabul edilen ya da edilmek istenen ”özgürlük” oluşumunu,yeniden kurulacak yazgısal sürece entegre etmenin yolları neler? vs.

Bu soruların cevaplanmadan önceki varlıkları yazgısal dönüşümün gerekliliği üstüne hemfikirleşmeyi sağladığı çok açık.Bunula birlikte,verilecek cevaplar belirlenen yazgının farklı noktalarda işlevsel olduğu dar ve köksüz çevrelere sıkışmak değil, bireyin içinde bulunduğu kabullenmişliği sarsan hem de onun yıkımından yeni bir yaratıcı aklı meydana çıkarmak gibi gayet sıradışı ilkeler barındırmakta.Toplumsal değer katmanlarına kök salmış yazgısal süreçlere yeni bir biçim vermek,onu topyekün değiştirmek ”sanatsal” çabalarla anlama kavuşacağını görmek gerekmekte.Daha ruhani kalıba sokarsak eğer,çocukluğun umarsız dünyasına geri dönüşü ima eden bir açıklığı,oyunların ve hayallerin yetişikinliğin yazgısına egemen olduğu sabitliği görmek.

Oğuz Atay belki de en çok bunun için önemli.Yaşamın kurallarına yazgısal boyun eğmeyi değil de,çocukluğun oyunsallığıyla ona başkaldırma,onu ”sanatsal” yazgıya dönüştürme... Atay'ın her bir satırında gizli yaşam hücrelerini buralarda aramak gerekmekte.

Geçenlerde keşfettiğim Olric.com adlı site,bu düşüncelerimi perçinleme açısından gayet yararlı bir kaynak oldu.Şimdi hep beraber sitede hazırlanan ”nedir”? ”ne içinidir”? bölümünde yazılanlara bakalım.Yukarıda sorduğum sorulara karşılkta bulabiliriz böylece.

”Korkak ve meraklı birkaç çocuğun büyüğüyüz biz.”Ben ne yapacağım şimdi?” çaresizliğini sadece çocuklukla müsamma olması rahatsız eder bizi.Bu çaresizlik,insan içindir,bu çaresizlik bir erdemdir aynı zamanda.Çocukluk bir ilk defa karşılaşmalar zinciridir.Hayret ve hayranlık ve korku ve coşkunluk,mayasıdır bu zamanın.Gençliğe ve yetişkinliğe giderken çeşitli yollar çıkar insanın önüne:


Gördüğü şeyleri öğrenmeye/kabullenmeye ve yordamı neyse ona göre davranıp keyfini gıcır tutmaya eğilimli kişilerin seçtiği bir yol vardır.Hayatta kalacak kadar şey biriktirilmişitir çocuklukta çünkü.Misal karşıdan karşıya nasıl geçileceğini,nasıl okunup yazılacağını,ıspanağın nasıl pişiriliceğini,sigaranın zararı ile bol egzersizin yararı bilinmektedir.


Halbuki dünya,o kadarcık değildir.Bazı insanlar için tüm bu birikenler yan yana geldiği halde bir türlü ”dünya” etmemektedir.İşte bizler,yani onlar başka yollar seçmişiz.


”Ben” denen şeyi tanımayı,doğumu,ölümü,acıyı,sevinci sadece ”atlatmayı” değil esasen ”anlamayı” dileyen kalplerimiz var.Ölmeden önce mutlaka anlamamız gereken bazı şeyler var.Sevdiğimiz bir yazar/şair/yönetmen/müzisyen de bu yolda giden kişidir.Kitap/film ve şarkı ise onunla hiç edemediğimiz sohbetlerin yarısıdır;yarısı bizde.Okur olmak,bizce,’el veren” bir oyun arkadaşıyla tanışmak demektir.


Bu site, bizim bazı cümleleri okuduğumuz zaman hissettiğimiz korku yüzünden,”bir şeyler yapma” girişimidir.


”Ya birilerinin daha benim kadar ihtiyacı varsa bunu duymaya”


”Ya hiç haberdar olmasaydım”


Mesela biz,”Tutunamayanlar”ı okumamış,Arizona Dream'i izlememiş yahut ”Mad Word”un Gary Jules yorumunu dinlememiş olmak istemezdik.


Bu yüzden bir site yapmak ve kalbimizi hızlandıran şeyleri olası ihtiyaç sahiplerine sunmak istedik.Ayraçlar ve not kartları hazırlayıp,İstanbul'un çeşitli yerlerinde oraya buraya dağıttık.Okumayı seven bazı çocukların bulunmayı tercih edeceği yerler tahmin etmeye çalıştık.İhtimal ki,sen sevgili misafir,başımızın üstüne bu vesileyle geldin.Birazdan gözlerin,bize türlü sırlar vermiş ”söz” ün tezahürleri ile karşılaşacak,ne mutlu gözlerine.Birazdan belki de sayemizde,senin için de toprak yollar,belki ışıl ışıl asfaltlar,belki gidilecek uzak diyarlar belirecek,ne mutlu bize.”   

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder