31 Ağustos 2011 Çarşamba

Kelimeler Olmadan

Sözlerin ağızdan  kıvrımlaşarak,serpilerek ve onca hikmetine mahsül oranda soylulaşarak  birdenbire döküldüğü o ilk anın hemen ertesinde hissedilen "zamansız" ve "kokusuz" duygulardır "bizi" tanımlayan.Kelimelerle,bakışlarla,süzüşlerle gündeliğe renk veren tanımlamalar...Gündeliğin ağır ritmine ses çıkarmadan yavaş yavaş anlık olanla yetinebilme üzerine kurarız kelimelerimizi.Kelimelerdir,bir insanı bir insan üzerinde tartan ve onu yine kelimelerle paketleyen...Paketlenen de doğal olarak insandır! Ama  paketlenen o şey ne ise,kelimelere sığmayan,kelimelerin içinden buharlaşarak uçan birşeydir! Bilinmeyen insanın derin duygularına inen, şiirsel okşamaların tellerine dokunabilen birşey! Ağır aksak ilerleyen bir günün ardından,yorgun adımlarla uyku kurmacasına teslim olan insanın yanından geçen ama değmesi olanaksız o müzmin gerçeklik..."Biz" tanımlamasının ötesinde farkı bir öz-benlik...Kelimelerin anlamını yitirdiği yerde başlayan kişiliği yine kelimelere başvurmadan sürdürülen yaşamla nasıl birleştirmeli? İnsanlığı bu bilinmezlikte yeniden nasıl tanımlamalı? Sorulara verilen cevapları,kelimeler olmadan nasıl anlatmalı?

Michael Haneke'yi hatırlayalım:,"Ben kelimelere güvenmem.Kelimeler yalan söylemeye her zaman müsait olanlardır.Ten ise asla ama asla yalan söylemez".Benzer olarak Bernardo Bertulucci'nin "Paris'te Son Tango" filmini hatırlayalım.Geçmişi,yaşantının her bir unsurunu,bireyi birey yapan sıfatlamaları kelimelere başvurmadan anlatan bir "aşk"ın estetizesini hatırlayalım..."Gel bir anlaşma yapalım ve birbirimize "birbirimizden" bahsetmeyelim" sözlerinin "aşk" sınırsızlığına giden ne menem birşey olduğunu görelim.Bunu tek bir şartla gerçekleştirelim.O gelişigüzel çıkan,çıktığı anda boş çuval torbasını anımsatan, etkisiz hale getirilmiş değersiz bir öznenin kılcal damarlarını besleyen pıhtılaşmış kan gibi anlamsız akan kelimelere sığınmadan yapalım.Gelin bir kere bile "tenlerin" iletişiminden çekinmeden gerçekleştirelim o varoluşsal "anlamlarımızı".

Paketlenen insanlık,bir yerlerde dizginlenmek istenen insanlığın göstergesidir.Alenen yapılması,yapan ile yapılan arasındaki farkı ortadan kaldıran belirginliğe yaslanması hiçbir biçimde bir şey ifade etmez.Gündeliğin telaşsız,vurdun duymaz,hissiz soluşlarının düpedüz içindedir paketlenmek,ötede değil.Dizginlenen insan kelimelerin sonsuzluğunda gizlemeye çalışır benliğini ve öylesi bir sonsuzluğun rehavetine kapılarak dizginlenmenin aşağılık tavırlarını hissetmez,hissedemez1"Ahlak" ile "ahlaksızlık" yine kelimelerin yakan ellerine teslim edilmiştir.Kelimeler ile "ahlak" bekçiliğine soyunulur! Bedenin istem gücü ve sınırsızlığın en yüce varlığı o büyük,özlü sözlerin ortasında kısırlaştırılmış bir kedi gibi pasifleşir.Paketlenen aynı zamanda "bedenin" özgürlüğüdür.

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder