Michael Haneke'yi hatırlayalım:,"Ben kelimelere güvenmem.Kelimeler yalan söylemeye her zaman müsait olanlardır.Ten ise asla ama asla yalan söylemez".Benzer olarak Bernardo Bertulucci'nin "Paris'te Son Tango" filmini hatırlayalım.Geçmişi,yaşantının her bir unsurunu,bireyi birey yapan sıfatlamaları kelimelere başvurmadan anlatan bir "aşk"ın estetizesini hatırlayalım..."Gel bir anlaşma yapalım ve birbirimize "birbirimizden" bahsetmeyelim" sözlerinin "aşk" sınırsızlığına giden ne menem birşey olduğunu görelim.Bunu tek bir şartla gerçekleştirelim.O gelişigüzel çıkan,çıktığı anda boş çuval torbasını anımsatan, etkisiz hale getirilmiş değersiz bir öznenin kılcal damarlarını besleyen pıhtılaşmış kan gibi anlamsız akan kelimelere sığınmadan yapalım.Gelin bir kere bile "tenlerin" iletişiminden çekinmeden gerçekleştirelim o varoluşsal "anlamlarımızı".
Paketlenen insanlık,bir yerlerde dizginlenmek istenen insanlığın göstergesidir.Alenen yapılması,yapan ile yapılan arasındaki farkı ortadan kaldıran belirginliğe yaslanması hiçbir biçimde bir şey ifade etmez.Gündeliğin telaşsız,vurdun duymaz,hissiz soluşlarının düpedüz içindedir paketlenmek,ötede değil.Dizginlenen insan kelimelerin sonsuzluğunda gizlemeye çalışır benliğini ve öylesi bir sonsuzluğun rehavetine kapılarak dizginlenmenin aşağılık tavırlarını hissetmez,hissedemez1"Ahlak" ile "ahlaksızlık" yine kelimelerin yakan ellerine teslim edilmiştir.Kelimeler ile "ahlak" bekçiliğine soyunulur! Bedenin istem gücü ve sınırsızlığın en yüce varlığı o büyük,özlü sözlerin ortasında kısırlaştırılmış bir kedi gibi pasifleşir.Paketlenen aynı zamanda "bedenin" özgürlüğüdür.
andacyazli@yahoo.com
andacyazli@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder