10 Temmuz 2011 Pazar

Bir Kadın Yaratalım...

Bir kadın yaratabilseydik.Nasırlaşmış ellerin emektarlığı kadar sert,şehvetli inltilerin derin solukları kadar kararlı,zincirlerini kırmış bir boğanın debelenmesi kadar çevik olsaydı.Yılların gövdesine işlemiş sıkı düğümleri çözebilecek çeviklikte eller,bir bedenin en derin mahzenine dokunan dudaklar,yüreklerin el değmemiş duvarlarını çivileyen yüksek topuklar soylu zihinlerin küçük bölmelerinde bir kadın yaratabilseydi keşke...Herbir öğretinin yeni baştan,hiç olmadığı gibi ve olamayacağını düşüdüğümüz gibi tekrardan varedebilseydik...Birilerinin omuz üstünden birilerini gözetlemediği uçsuz bucaksız vadiler keşfedebilseydik soylu tarihimizde...Hepimizin bir tay gibi esnekçe koşabildiği vadiler..Ötekiler diye bir sözcük girmeseydi zembrek dillerimize.Bileklerimizin en kuvvetli çevirisiyle fırlatabilseydik üstünde 'ötekiler' yazan çakıl taşlarını.

O zaman tipik toplumsal ritüel haline dönüşmüş kadın cinayetlerini, üstümüzdeki bir örtünün atılması kadar hızlı bir biçimde atabilir miydik acaba?  Kayıtsızlığın en tehlikeli ormanlarında dolaşıp,vicdanları onaran bitkisel icaatların peşinde koşabilir miydik? Üç maymunu oynayıp burnumuza konan bir sineği kovar gibi savurabilir miydik sorumluluklarımızı? Sıranın hangi kadına geleceğini,hangi bedenin ayaklar altında ezileceğini,kimlerin en delikanlı kabarışların tutkusunda alevleneceklerini bekler,merak eder miydik o vakit? Kimsenin üsütünden atamayacağı,susamayacağı ve cevaplaması zorunlu bu soruların hakkaniyetle konuşulması gerektiğini bilmem kaçıncı kez tekrarlarmıydık 'biz' bilmem şu tarihte şu zamanın devrimini bekleyenler?

Şimdi şu fotoğrafa dikkatlice bakalım.Yarın sansasyonel haberlerin alnı kapatan saçları arasında unutulacak bir fotoğraf olsa da.Bakalım çünkü,bombardıman görselliğin zihin kuşatıcı cehenneminden bir şans kurtulabilir ve belki bilnçlatımızn en kaba haliyle ortaya çıkacağı bir kabus anını yakalayabiliriz umuduyla.Eril iktidarın şip şak gözlerimizin önüne örttüğü sis perdelerini aralayıp büyük çayırların özgür ülkelerine göz atabiliriz beklentisiyle...

Sonra hikayeyi öğrenelim.Tıpkı kırmızı çember etrafına alınan yaldızlı harflerle bizlere öğretilen hikayler gibi.Çocukluk anılarının hortlayan karanlık korkusunu hafifletmeye yönelik uydurulan baba masallarını dinler vaziyette.Şaşkınlığımızı bir celsede hafifletecek konu değiştirebilme kabiliyetimizi etrafdakilerimize göstererek...Belleğin tozlu eşayalarına merhaba diyen karanlık kilere bu hikayeyi de göndererek..

Daha sonra neden sorusunun bilnimez ufkuna selam göndererek olayı etraflıca ele alalım.Suçun bir hollywood filmi kötü karakterleri kadar ucuz bir karaktere yükleyerek sıyrılalım.Neden ve nasıl yolunun sınırlarını aşmamayı kodlayan yüce sistemimizin komutlarını yerine getirerek.Mağdur olanla yürümenin zararlı deneyimlerini eğitim sıralarımızda yüksek sesle haykırarak.Hemde gözlerimizden akan yaşlara engel olamadan.

Bir kadın yaratmışız..Bir kadının diri diri çocuğuyla birlikte yakıldığını bir yerlerden bu hikayeyi duyumsuyorum çıkarımlarıyla öğrenerek...Toplumun kendisinin tamda bu hikayeyinin özünü oluşturduğu gerçeğini unutarak...Devlet erklerinin kayalıkların arakasında kıs kıs güldüklerini kanıksayarak...Yeni cinayetlerin hunharca devamlılığının vaatlerine alkış tutarak...Bir kadın yaratmışız..Yarın yepyeni bir günde,yeni kayıtsızlıkların ve şaşkınlıkların ortasında öldürülecek olan...

Bir kadın yaratabilseydik.Nasırlaşmış ellerin emektarlığı kadar sert,şehvetli inltilerin derin solukları kadar kararlı,zincirlerini kırmış bir boğanın debelenmesi kadar çevik olsaydı...

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder