17 Haziran 2011 Cuma

Koleksiyon İmgesi

Geçmiş ve geçmişle var olan kültürel kodlar sonraki kuşaklara bırakılan bir miras değil olsa olsa birer enkazdır der Walter Benjamin.Bu,Benjamin'in tarihsel maddeciliğini anlama açısından kuvvetli bir aforizma olarak okunsa da,özünde reel tarihin dış çemberinde oluşmuş ve katmanlaşmış yıkıntılar tarihinin izlerini takip etmemizi sağlar.Yıkıntılar tarihi olarak adlandırılan her şey,reelin kendi tarihselliğini oluşturma aşamasındaki dışlanan ve yok sayılan olgusal gerçekleri ifşa eder.Buda esas olarak tarihin kronolojik yapılanmasında dayanak oluşturmayan ve resmiyeti geçersiz kılınan yaşanmışlıkları,kendi içinde tutarlılığı sağlayacak bir düzlemde yürütme kabiliyetini oluşturur.Oluşan her ne ise resmi tarihin asli kural ve fonksiyonlarını içermeyen ahenkte bir imgelemi düşünsel ve pratik boyutta yansıtmasıdır.Resmi tezin çok dışında yaratılan böyle bir imgelem kuşkusuz tarihin ontolojik çelişkiler barındırmadığı sürreal dinamiklerini reel dinamiklere evirme yönünde güç verecektir.İşte Benjamin böyle bir tarihselliğin yurdunda var olmuştur.

Yaşanan ve yaşandığı varsayılan olayların en büyük aktörü konumundaki insanın kurmaca bir tarihi yaratma ve onu sürdürme yolundaki yeşerttiği normlar,bir o kadar da onun tersini,yani yaşanmadığı üzerinde kanaat getirilen olaylar serüvenlerini ortaya çıkarır.Serüvenlerden meydana gelen her bir unsur yıkıntılar tarihinin üst üste biriken nesneler dünyasıdır.Resmi tarihin kurmaca üzerinden varoluşunu hazırlayan ama aynı zamanda onun bu oluşumunu sürdürmesini sekteye uğratabilecek bu nesnelerin halihazır konumundan bir koleksiyon imgesi yaratabilir miyiz? Bu,pekala mümkündür.

Koleksiyon imgesinin felsefi ve sosyolojik alt metinini dolduran dinamikler kurmaca tarihin sunniliğine karşı verilen savaşın izdüşümü değil midir? Öyleyse,gündeliğin normal işleyişinde işlevsel olmayan,gerek duyulmayan,bir kenara fırlatılmış nesnelerin toplanması ve saklanması kurmaca tarihe karşı açılan bireysel savaş değil de nedir peki? Benjamin'in koleksiyonculuğa atfettiği bu misyonlar,yıkıntılar arasından yeni bir olaylar silsilesi yaratmaktı belki de.Onunla; insanlığın özüne inebilme,tarihselliğin ezilenler paydasında yarattığı tahribatı anlamlandırabilme ve gelecek kuşaklar için yıkıntıların parçalarından tarihsel maddeciliği yaratma gayesi okunuyordu.Koleksiyonculuğun bu yönde 'devrimci' bir işlevselliği üstlenmesi,reel tarihin yığınlar üzerindeki sağladığı hegemonyanın sınıfsal ve kültürel muhakemelerini yaratma ve mücadele araçlarını geliştirme açısından oldukça manidar bir olgudur.Öyleyse asıl sorulması gereken; koleksiyon imgesini yerleşik algılarımızı değiştirerek onu kurmaca tarihin akıntısına ters kürek çekerek kullanabilir miyiz? Benjaminin bir koleksiyoncu olduğunu hatırlayarak belki.

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder