Pasaj dükkanlardan çıkan ter ve rutubet ile karışık ağır kokuların,cılız güneş ışıklarının sarktığı panjurlu evlerin,köpeklerin keyif çatığı boş sokakların,yanından geçen,oralara hem ait hem de bir göçmen kuşu kadar geçici bir yabancılığı bir arada tutan aylaklığın yalnızlık kemerine bağlayacağı bir 'an' portresi bahsettiğim.Bütün gün kalabalıklar içinde dolaşan,yüzleri ve adımları takip eden;başına gelen her olayın farklı deneyimlerini bir 'an' ın geçici ama şiirsel deneyimine yeğleme çabasını güden bir varoluş karakteri.
O 'an' ın tüm deneyimlerden farklı,aşkın muazzam birlikteliği ile örülü gerçek bakışların geçiciliği kadar yakıcı bir güce sahip olduğunu anlayabilecek bir bilgelikle yoğrulu bir kişi yaratabilir tozlu hayallerinde yeni bir hakikati.Tıpkı Baudelaire'nin 'Geçen Bir Kadına' adlı şiirinde olduğu gibi: ”-Ey Bakışı ansızın/Beni yeniden dünyaya getiren kaçıncı güzel kadın/Artık göremeyecek miyim seni edebiyen? ”
Ezilen bir ruhun ayaklar altında kalan umudun bir anlık yeryüze çıktığı 'o' anın sarmaladığı iç kıpırdanışları ile anlayabiliriz,sadece iki kişinin vakıf olduğu bir sır sonsuzluğunda çıkılan yolu..O bakışların gerçekleştiği mucizevi kalp atışlarının hafızasından silinen acıların omuzlarına yaslanabiliriz,varoluş ağırlığımızdan yorulduğumuz vakit.Walter Benjamin'in 'Son Bakışta Aşk'da tasvir ettiği gibi bir heyecanla:”Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır,ama ilk bakışta değil,son bakışta aşk”
Walter Benjamin |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder