13 Mayıs 2011 Cuma

Baudelaire ile Yalnızlığa Bir Kadeh


”Ama neyle? Şarapla,erdemle ya da,şiirle,nasıl isterseniz.
Ama sarhoş olun.Ve bazı bazı,bir sarayın basamakları,bir hendeğin yeşil otları üzerinde,odanızın donuk yalnızlığı içinde,sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş durumda uyanırsanız,sorun,yele,dalgaya,yıldıza,kuşa,saate sorun,her kaçan şeye,inleyen,yuvarlanan,şakıyan,konuşan her şeye sorun,'saat kaç' deyin;yel,dalga,yıldız,kuş,saat hemen verecektir karşılığını:Sarhoş olma saatidir.Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla,şiirle,ya da erdemle,nasıl isterseniz” (Baudelaire)
                                                                                                     
Varoluşun en kadim,en hakiki,en otantik itirafıdır yalnızlık.Duygusal edinimler ve deneyimlerin en çarpık ve isyankar olanıdır da aynı zamanda.Deneyimlerin; öğrenme ve merak etme dürtüsüne paralel gittiği yolda ansızın karşına çıkan yüksek kavisler gibidir yalnızlık estetiği.Baudelaire'nin 'sarhoş olun' haykırışında anlamlaşan odaların donuk yalnızlığında kendinle yüzleşme,yeryüzüne kahretme erdemliliğin adıdır.

Yalnızlıkla yüzleşmenin,sonsuz bilme ve üretme güdüsünü tetikleyebileceği hiçbir 'farkında olmayan yalnız'ın aklına getirmeyeceği birşeydir.Yalnızlık farkedildiğinde anlamlıdır.Tıpkı Baudelaire'nin şarap ve şiir estetiğiyle,Kafka'nın ”Olabildiğince yalnız kalmalıyım.Başardığım ne varsa,yalnızlığımın karşılığıdır” mistisizmde gizli olduğu gibi.

Nedir peki,yalnızlığın o üstün keşfedilme büyüsünü formüle eden madde? Benjamin'e 'tek gerçek yalnızlık' ihtamını veren o hakikat hangi taşın altında gizlidir? Belki de içimizde ki girifit duyguların arşınladığı,ekişimsi kokuların yer yer belirdiği,çayırların kupkuru,sarımsı melankolinin ayyuka çıktığı bakir yerdir.Yaşamımızı çepeçevre sarmalayan,yapay ve kofluğun nesneleriyle üstünü örttüğümüz yalnızlık; işte tüm o sarlılığın melonkolisinde gizlidir kimibilir.Üstünü örten kalın,pörsümüş,rengi solmuş bir battaniye gibi...Örtüyü kaldırmanın tek koşulu;titrek ellerin aldırmazlığına kulak asmak...Çekip atmaktır, yalnızlığın üstündeki battaniyeyi.

Kendinle buluşmak,bilmenin hazzıyla kıvranmak,armut ağaçlarının altında hafif yel esintisiyle üşümenin tatlı keyfi için en muhtaç olduğumuz şeydir; örtülere ellerimizi uzatmak.Ancak o zaman sarhoşluğun tadına varabiliriz.Baudelaire'nin dediği gibi ”Şarapla,şiirle,ya da erdemle,nasıl isterseniz.”

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder