4 Mart 2011 Cuma

Yuvasız Kuşlar'ın Modernizmi:Kokular ve Nesneler

Geçenlerde Kaos GL'nin web sitesinde dolaşırken gözüme çok ilginç bir yazı çarptı.Yazının adı Yuvasız Kuşlar:Nostaljik Paradigma.Önceleri ismin vermiş olduğu bir ilginin satırlarında geçici konaklama durumundayken,bir süre sonra yaşamın tüm dinamiklerini hayata geçiren ana çekirdeğin keşfine ermiş bir bilgeliğin sevinciyle oracıkta kalakaldım.Aynı zamanda Birgün yazarı Rahmi Öğdül'ün kaleme aldığı bu yazı,insanoğlunun geçmişin kimi zaman korunaklı miğferinden arındıran çırılçıplak gerçekliğin derin soluklamasıyla başa başa kaldığı anıcıkların nostajilikliğinde geziniyordu.Öğdül yazısında,belleğimizin paslanmış,yüz yüzü görmeyen sisli odaların köşelerinde yer bulan kimi anılarımızın bir nesne veya koku aracılığıyla yeniden günyüzüne çıktığını söylüyor.Nesneden ziyade kafanızı doğal olarak karıştırabilecek koku unusuru,hayatımızın bir döneminde yer etmiş olayları hareke geçiren gücünü bakın kendi anısıyla nasıl anlatıyor: 'Haliç kıyılarında ara sıra yükselen metan gazı kokusu pek çok insan tarafından iğrenç bir koku olarak algılanırken,aynı koku benim kişisel belleğime gömülü olan semt tarihinin yüzeye çıkmasına yol açabiliyor mesela'(...)

Bu koku meselesi üzerinde biraz durmak gerekiyor sanırım.İlişkilerin de belkide yakıcı özlemi içinde barındıran aşkların en doruğundaki karmaşık duygu devinimlerin somutlaştığı,hatırlandığı en tarifsiz bir hissiyattır koku.Öyle bir an gelir ki,bir kokunun burunda başlayan yolculuğu geçmişimizin en şehvetli,en dokunaklı,en acı-tatlı sayfalarını bir bir önümüze getirir.Hafif ılık bir meltemin alaycı esintisinde birbirine kenetlenmiş bedenlerin arkasından yakılan zılgıt gibidir artık o koku.Daha ilk randevuda kalp atışlarının gövdeden fırlayacak gücüyle ıslak ellerin birbirine ilk değişindeki heyecanı getirir misal önümüze.İlk bakışların harekete geçirdiği bedenleri,dokunuşları,haykırışları,esaretleri,ayrılıkları...

Geçmiş bizim için ocakta kaynamakta olan bir suyun yeniden soğutmaya terk edilmesi gibi durağan,tekrar kaynamaya bırakılmış gibi kabaran bir zıtlığın tezahürüdür.Durağanlığını uzun bir süre devam ettirebilir.Ama birdenbire bir binanın giriş katına adımımız atar atmaz burnumuza çarpan bir koku ile,bazen küçük bir çocuğun eskimiş küçük plastik topunu gördüğümüzde,bazen de tanımadığımız birinin üzerindeki kazağın desenleri ile o durağanlık kaynamaya yüz tutan suya dönüşebilir.

Nesnelerin ve kokuların, rasyonelliği alaşağı eden gücünün evrenselliği bize tüm insanlığın ortak duygu hareketliliğinin payandasını sunabilir.Hemen her yerde,ıssız bir sokağın sonunda yüzükoyun yatan bir köpeğin aldırmazlığı bize reddedilen bir aşkın küçülttüğü benliğimizi hatırlatabilir.Ne zaman tek başına başına buyruk yaşlı bir ağaç görsem,bana yalnızlığımın kavurucu soğuğunda üşüdüğüm o günleri hatırlatıyor...diyen kaç kişi vardır kimbilir.Hergün hepimizin benzer şekilde söylediği gibi.

Geçmişin kokularla,nesnelerle algınabilirliği genel olarak melankolik bir rüzgarın esmesine sebep oluyor ister istemez.Bir şekilde hatırlananlar ve bellekte türlü nesnelerin varlığı ile anlamlaşan anılar; biraz hüzün,biraz burukluk,biraz acı karışımlı bir araya gelmesi çok normal sanki.Gurbetlerin,sıla hasretlerinin hep bir yerlerinde yok mudur nesneler? Sevgiliyi hatırlatan entariler,babadan yadigar tarak,annelerin ceket arasına sıkıştırılan muskalar vs.

Öğdül yazısında tam da bu durumu notajileşme olarak tanımlıyor.Modern dünyanın yaşadığı en mühüm gerçekliğin nostajiliklik olduğunu söylüyor.Yerinden,yurdundan,evinden,barkından çıkan/çıkarılan insanların geçmşi kutsayan hasretleridir nostajileşme diyor.Başka diyarlarda,yabancı olmanın patolijikliğine isyan niteliğindedir aslında nesnelerke,kokularla kurulan ilişki.Nostajik paradigma denilen kavram bu olsa gerek.İsyanın kabrinde yetişen insanlığın ikircikli halat-i ruhiyesi, modernizm ile pişirip servis edilen nesnlerin,kokuların dünyası.Rahmi Öğdül gerçekten harika bir yazıyla,modernizmin kisvesini çok iyi tahlil etmiş.Felsefesini iki kelimeyle özetlemiş sanki.Yuvasız Kuşlar.Modernizmin,nesnelerin-kokuların ağırlığına alışmaya terk edilmiş insanların en güzel tanımı bence bu:Yuvasız Kuşar.Tekrar dönüp düşünmek gerekiyor,modernizmin insanlık tahlilini.

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder