10 Şubat 2011 Perşembe

Kırmızı Kerpiçli Ev (4)

İstese de yababilirmiydi? emin değildi... içini kemirip duran bu acılı düşünce, onda daha önce hiç tanık olmadığı derin bir iç ayrışmayı yarattı.Gitmek ile gitmemek arasında devinip durduğu şu günlerde,şehrin kimi yansımaları artık katlanamaz hale gelen sancıların tetikleyicileri oluyordu.Günlerdir çalan telefonlara cevap vermemesi,bırakmayı düşündüğü akabinde azalttığı sigaranın son günlerde iyice dibine vurması,saatlerce yatağın aldatıcı çekimserliğine hapsolması... sonu gelmeyen bitkinliğin yanında,artık hayat çizgisinin yol ayrımına geldiğinin farkındaydı.Annesi ne olacaktı? hiç bilmiyordu.Saymayı bıraktığı yılların neye karşılık geldiğini bilmiyordu...yıllar olmuştu işte...görmüyordu annesini.Arada bir görüştüğü dayısından aldığı haberler kadar tanıyordu annesini.'Taşra'nın,berraklaşan kimi anılarında sahip olduğu iki 'ana' nın şuan ki yaşamında nereye düştüğünü soruyordu kimi zaman.Cevap bulamadığı gibi, bu soru onu sessiz bir öfkenin dar hesaplaşmasıyla yüz yüze bırakıyordu.Gerçek anası ve kırmızı kerpiçli evi...

Yolculuk süresince; türlü düşüncelerle boğuştuğu,kimi zaman barıştığı,tatlı gülümsemeler ile tebessüm ettiği,arada bir yerlere sıkışmış 'aşk' koridorlarında yürümesi ve kırmızı kerpiçli evin çimlerinde bulduğu huzura kendimi bırakıvermesi;onu hayallerin labirentiyle,gerçekliğin cama yapışan yüzünde beliren soğuk buharın izleri arasında getirip götürmüştü.Çok uzaklarda, hayallerinin çocukluk günlerinde kalmış bu sıkıcı 'taşra' yı tekrar gördüğünde,içinde hiçbir duygunun yeşermesine izin vermeyen bir boşluğun dipsiz karanlığında buluverdi kendini.Yürüdüğü sokakların,dükkanlarıyla birlikte tarihin kıyı şeridinde ihityarlaşan sahiplerinin çökmüş suratlarını,bahçelerin yazdan kalma neşesinin solgunluğa bırakan pastoral ahengini,sokaklarda amaçsızca koşturan sümüklü çocukları bıraktığı gibi buluvermişti.Onca zamandır yalnızlığa terk edilmiş bir kasabanın tüm hüznünü, bir yerlerde kabuğu tutmamış yaranın sızlaması ile hisseder gibi oldu.

Annesinin oturduğu evin yolunu karışı karışına hatırlamıştı.Yürürken kontrolü yitirmeye başladığı heyecanı'nın rahatszılığı ile bir süre yerinde duraladı.Arkasına dönüp uzayan bir yolun terk edilmiş zerafetine bir süre bakakaldı.Dönüp var gücüyle koşmak ister gibi oldu.Halen şansı varmıydı? Düşüncesi, içinde biriken gerçek bir ihtimale dönüşmeye başladı.

Uzanan patikanın sağlı sollu kıvrılan evlerinin en sonunda;sarı duvarları aşınmış,boy boy uzayan otların bahçeyi kapattığı,sanki uzun yıllar önce terk edilmiş havası yaratan o evi görünce kalp atışları iyice hızlanmaya başlamıştı.Kapıya geldi...bir süre bekledi.İçerden bir sesin gelip gelmediğini anlamak istercesine kafasını kapıya uzattı.Hiç ses yoktu! İki kere kapıyı tıklattı.Kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu.Derinden gelen anlaşılmayan seslere odaklanmıştı.Kapı açıldı.Karşısında yüzü pörsümüş,hafif kamburu çıkık yaşlıca bir kadını görünce şaşkınlığı gizleyemeden yüz ifadesi değişmişti.Bu kadın kesinlikle annesi değildi!

4 yıl olmuştu söylendiğine göre,haber göndermişler ama ulaşamamışlardı.Dayısı da söylememişti öldüğünü.Ne diyeceğini bilemedi! içinde oluşan dalgaların çarpıntısına daha fazla dayanamadan yaşların boşalan özgürlüğünü,çarpan dalgaların azgınlığına karşı güçlükle zapt edebilmişti.Tek isteği yitmeyen bir ağacın baba gövdesine sığındığı kırmızı kerpiçli eve gitmekti.
(Devam Edeceğim)

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder