6 Şubat 2011 Pazar

Kırmızı Kerpiçli Ev (2)

İçeri girerken üşüdüğünü hisseder gibi oldu.Az önce gezindiği sisli anıların etrafında sıcak bir dokunuşun sessiz iç burukluğunu yaşamıştı.Belki de bu yüzden farkına varmamıştı içine işleyen soğuğun çıplaklığını.Monoton gündeliğin çocukca dokunuşlarca renklendiği hayal dünyasının içine,onu bozacak hiçbirşeyin girmesini istemiyordu o zamalar.Annesinin,babasının,öğretmeninin ve hiç sevmediği sınıf arkadaşlarının,yarattığı dünyada yerleri yoktu.Elleriyle elediği,dokunuşlarla uysallaştırdığı,gülümsemelerle coşturduğu hayal nesnelerinin bozulacağı korkusu, onda hırçınlaşan bir halaturiyenin gel-gitlerini yaratıyordu.Ne kadar uğraşşada hırçınlığa yenik düştüğü zamanlar çok oluyordu.Annesinin,baba sığınağında 'otorite' kurduğu alanların boyuneğdirilişine maruz bırakılıyordu çoğu zaman.Hiç sevmediği okulundan arta kalan ve ya tatil günlerinde, evin tüm işlerini üstlenmekle kalmayıp,yaptığı işleri beğenmeyen annesinden de azar ve hakaret işittiği çok oluyordu.Hiçbir zamanda sesini çıkaramamış ve kafasını hafif bir aşağı eğişin ezikliğini içine atar olmuştu.Her nedense annesine, sırf bu ses çıkaramama'dan kaynaklı bir 'sevgisiz'liğin bütün 'öfke' hallerini besler olmuştu.Onu bazı zamanlar da ağlarken yakalıyordu.Tanık olduğu bu durum babasının ölmesiyle sıklaşan nöbetlere döndüğünde bile,onda acıma duygusu uyandırmamıştı.Halen bile anlam veremediği bir çeşit korku karışımı öfke halini uyandırmaktan başka bir anlamı yoktu onun için.Ağlamalar da hayal dünyasının tehtitkar damlalarıydı.Saat 5'i geçiyordu.Gecenin zaferi yerini, yavaş yavaş yükselen aydınlığın umuduna bırakıyordu.Kahvesini aldı ve koltuğa içli bir 'offf' çekişin bıkkınlığıyla kendini bıraktı.

Yalnızlığın ve çocukluğun isyankarlığı, onu hayal evreninin özgür dokunuşlarıyla,sonsuzluğa kanat çırpışlarla masmavi bir sınırsızlığın yolculuğuna çıkarıyordu.Çıktığı yolculukta hayat vardı.Bilinmezliğin ve tükenmezliğin hakim kıldığı 'merak' onu sürekli yeni hayal kapılarını açmaya zorluyordu.Babasının geç saatlere kadar çıkmadığı çalışma odasında,sigara dumanına boğulmuş,iki elini alnına dayamış düşünceli haline tanık oldukça içinde kabaran 'merak'ın,nasıl olsa asla öğrenemeyeceği gerçekliği kendi hayal dünyasında biryerlere oturmuştu.Babasına,annesinin aksine farklı duyguların birarada olduğu,daha çok bir gizemli yabancıya duyulan ilginin benzerini duyuyordu.Babasının sürekli kovalayan kötü adamları hayal dünyasında kurduğu 'kötülükler'in nedeni olarak gördüğünden,onu kurtarmak ve haberi olmadığı dünyasına ona da yer vermek istiyordu.Şimdi düşündükçe babasına içten içe bir 'acıma' duyduğunu hatırlıyordu.Sınıf arkadaşlarının alaycı laflarıyla babasının öldüğü öğrendiği gün,ağlayarak doğruca kırmızı kerpiçli evin dört duvarına sığınmıştı.Hava açmaya başlamıştı.Hafif irkilerek yerinden kalktı.Sarsıldığının hissetiği bedenine çeki düzen verircesine 'artık git uyu' dedi kendi kendine.Odasına doğru yöneldi,saate tekrar baktı.Bir kere daha uyumayı denemek için yorganı üzerine çekti.

Babasını kaybettikten sonra gerçek zulüm günleri başlamıştı.İlkokulu yeni bitirmiş,kapana kısıldığını hissettiği günlerin acısını yaşıyordu.İstenmeyen yerlerde sivilcelerin çıkışı,sınıfın yakışıklı çocuklarının pas vermediği özgüvensiz bir cinselliğin uyanışı, onu hırçınlığın rüzgarını estiren bir boşluğun kenarına itiyordu.Okuldan hemen sonra sığındığı kırmızı kerpiçli evde,ona sahip olmak için birbirleriyle kavga eden yakışıklı erkekler,onu herkesten farklı bir konumda tutan sürüyle kız arkadaşlar,bazen de ara sıra gördüğü babasının türlü nasihatlarıyla özgürlüğün bahçesinde dört nala koşuyordu.Sınıfın hep arkasında tek başına oturan,çoğunlukla kafasını sıraya koyarak uyumak ve şımarık kızların dalga geçişine sessiz kalmak dışında pek birşeyin olmadığı okul günleri, onun hayatını ormanın hemen dışında yitik bir ağacın 
solmuşluğuna hapsediyordu.Öğretmeni tarafından tahtaya kaldırıldığı bir gün,bilemdiği bir soru yüzünden dakkalarca tek ayak üstünde bekletilmiş,herkesin gözü önünde heyecandan yere işemişti.Kahkaların duvarları delip içine kor olarak düştüğü o gün,kırmızı kerpiçli evin korunaklı odasında hüznün acılı gözyaşlarıyla sonlanan bir güne bırakmıştı.Yastığı kafasına koyarak,yıllar önce içine işlediği o kahkaları zihninden kovuşturmak istercesine bir süre çabaladı.Ama olmadı gitmiyorlardı.Mümkün değil uyuyamayacaktı.Yavaş yavaş açılan dükkanların kepenklerine kulak verdi bir süre.Ne yapacağını bilmiyordu.Kalktı,üstüne hızlıca bir şeyler geçirdi.Evden çıkıp karşında dikçe uzanan yokuşu tırmanmaya başladı.
(Devam Edeceğim)

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder