16 Ocak 2011 Pazar

Zaman Beş Vakte Ayrılırken...

Söz konusu Reha Erdem ve sineması olunca,'zaman' ve 'mekan' ın bileşminin oluşturduğu 'durağanlık' ve 'isyan' denkleminden doğan 'hayat' parçacıklarını deşifre etmemek mümkün olamazdı.Nitekim 'Zaman'ın ve Mekan'ın Sineması' tamda bu durumun karmaşasını ima ediyordu.Eğer ki Erdem sinemasının karmaşık dünyasını basite indirgiyecek bir biçimde tarif edicek olsaydık; Zaman ve mekan'ın eşzamanlı düzleminde beliren çatışmaların,hayata tutunma çabalarının,özlemlerin,başkaldırıların,tutkuların,kavgaların,isyanların yani genel olarak 'büyüme' nin ve 'büyüyememenin' sineması olarak adlandırabilirdik.

Bir aralar Merkez Sinema Dergisin'de Engin Ertan'ın kaleme aldığı 'Büyüyememişler ve büyümeye çalışanlar' (Ertan,E.2006) yazısı tam olarak bu fikir üzerine hareket ediyordu.Çok katmanlı olayların salt zamansal düzlemde yansıtılan değişimlerin 'insanı, yani, 'büyümek' ve bu 'zaman' doğrultusunda kuşaksal çatışmaların ortasında kalan,otorite'nin kancasında çırpınan, 'yalnızlık' ın esir aldığı bedenlerin insanı, yani,'büyüyememek'. Bu iki zıtlığın yeşerttiği coğrafyada,türlü varoluş savaşlarının verildiği,otoriteyle daraltılan alanlarda sığınakların keşfedildiği 'büyümenin/büyüyememenin' türlü hallerine tanıklık edildiği  'author' evreninin her alanında Reha Erdem sinemasının izlerini görmemiz pekela mümkündür.

Beş Vakit
Şimdi genel olarak Erdem sinemasında, çıkış noktamız doğrultusunda da 'Beş Vakit' filminde bu iki kavramımın nasıl sinemasal bir yaratıcılığın malzemesine dönüşebildiğini ortaya koymaya çalışalım.Çocukların dünyası,yetişkinlerin dünyası kuşaksal farklılkların tezahür ettiği çatışma ortamları,öğrenilen/aktarılan geleneksel yönetemler,duygu-davranışların ortaklaştırdığı kollektif şikayet ve başkaldırılar gibi birçok temanın, içiçe ama aynı zamanda çatışan nesneler bütünü şeklinde farklılaşan bunun gibi ve benzeri hemen herşey 'Beş Vakit' de parçalar şeklinde karşımıza çıkıyor.Çocuklarını cezalandırmaktan geri durmayan babalar kadar,dedelerden her fırsatta azar işiten,boyun eğen,buyurganlaşan babalarda mevcut.Aynı zamanda, anne-babanın sevişmelerine tanık olan ergen kız çocuğu,çocuğunun öğretmenini arzulayan riyakar bir baba,her durumda oğlunu günah keçisi ilan eden huysuz bir anne,köyün sahipsiz çobanını sopayla döven bir adam da bu karelerde mevcut.

Tüm bu bileşimlerin meydana getirdiği bir 'büyüme' hikayesi.Ve yine kendini tekrar eden ve süregiden olaylar ve durumların da çıkıssızlığında beliriveren 'büyüyememe' hikayesi.Tıpkı zaman ve mekan'ın garip bir biçimde birraya gelmesi gibi, Erdem sinemasında  'büyümek' ve 'büyüyememek'  tam da bu şekilde  biraraya gelebiliyor.Böylece babalarının (kendilerinin de öğrendiği şekliyle) emirgan ve son sözcü otoriteryen rollerinin altında ezilen çocuklar ın büyümesi/büyüyememesi gibi,aynı tutumdan muzdarip babalarında büyüme/büyüyememe hallerine tanıklık ediyoruz.Kendini her defasında tekrar eden ve tüm ilişkileri hiyararşi temellerine oturtan bu devinim,muhattabları kendi sığınak dünyalarının boşluğuna hapsediyor.Bu boşluğun gölgesinde varoluş mücadelesinin savaşları veriliyor.Tamda bu noktada 'aşk' ve 'isyan' ın karşılıklı sevgi-nefret ikileminden doğan büyüme/büyüyememe nin sancılarını var gücüyle ortaya çıkıyor.Filmin sık sık kullanılan kimi sekanslarında, çocukların cansız birer beden gibi yatmaları nihilist bir duygu patlamasının ölümü arzulaması şeklinde  değil,bahsettiğim bu boşluk dünyasında 'patriarkal ilişkilere' bir başkaldırı, dolayısıyla sığınma ve kaçış işlevi görüyor.

Patriarkal hiyerarşi'nin en alt kesminde yer alan ve sürekli ezilen bir özne konumuda olan 'kadın' da tüm bu sıkışmışlık halinden nasibini alıyor.Anne babasının sevişmesine tanık olan  genç bir kızın,tanıklığının 'günah' algısıyla bütünleşen suçluluk duygusuna ağlaması benzer bir döngüyü işaret ediyor.Ve ya muhtemelen şehir hayatının liberal değerleriyle yetişmiş bir öğretme'nin köyün erkekleri tarafından cinsel arzuya dönüşmesi ve bunun çok gizli bir şekilde yapılıyor olması yine bu döngünün farklı tezahürlerinden.Tüm bu ilişkiler ağında, zaman'ın 5 ayrı bölüme bölündüğü tek bir günde geçen yaşamların filmi 'Beş Vakit,' hayatın kendini tekrar eden ve sürekli yenileyen,kuşaktan kuşağa aktarılan ve akabinde mutsuz insan hallerinin yaratıldığı değerlerin,büyüme/büyüyememe hallerine denk düştüğü dünyaları kusursuz bi sinema diliyle anlatıyor yönetmen.

Zaman 5 vakte ayrılıyor,her vaktin kendine özgü bir akışı ve tabiki ilişkilerinde bu zaman dilimlerinde yeri ve rolleri var.Birbirini takip eden ama bütünselliğini asla yirimeyen ilişkilerin yaşandığı tek bir zaman ve varettiği tek bir mekan var.Dediğim gibi zaman akıyor,zaman aktıkça büyüme halleri büyüyememeye dönüşüyor.Sabah ezanla açılıyor akşam ezanıyla bitiyor.Mekanlar ve zamanlar farklılaşıyor,zaman durağanlaşıyor ve hatta duruyor.Geriye adına hayat dediğimiz anların boşluktaki cansız bedenleri kalıyor.

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder