Leyli meccani eski Türkçe'de parasız yatılı okulları anlamında kullanılıyormuş.İlgim,kelimenin-önceki ve şimdiki- kullanım şekli değil.Kelimeler elbette bulundukları halleriyle tarihseldirler.Durum,olay ve olguları açığa çıkarma misyonları göz önüne alınırsa,başlı başına tarihsel referans ölçütleri bile diyebiliriz.Düşüncelerim birden her nedense Walter Benjamin'in tarih incelemelerine gidiyor.Orada beni çeken mıknatıs manyetiği görünmez tarihin parçalarına yapışıyor.Ama leyli meccani diyorduk en son.Neyse,oraya geliyoruz.Benjamin,tarih anlayışını; tarihin muzaffer kaplanlarından çok yenilenlerin dergahına oturttuğu için olsa gerek leyli meccani özel bir anlama bürünüyor.Çünkü leyli meccaninin tarihsel bir yükümlülüğü var.Omuzlarında tarihin ’öteki’ neslini taşıyor.Tarih çocukları da doğal olarak,’öteki’ neslin mazlum iç çekişleriyle değil,zafer sarhoşluğunun yapay cennetinde yetişiyorlar.Leyli meccaniler ya yenilenlerin tarihsel analizlerinde ya da ’soğuk’ anıların ısıtıcı hikayelerinde,satır aralarına kalıyorlar.
”Parasız Yatılı'nın Düşündürdükleri” ismiyle kaleme aldığım geçen haftaki yazımın hedefi,toplumsal beleğin tersine direksiyon kırmış bir yazarın hayal evreninde gezinmekti.Parasız yatılı imtihan kuyruklarında geçen sessiz bekleyişler,taşralı yoksul çekingenliğin ’yabancı’ göz gezdirişleri,arkada bırakılanların birer özlem kırıntılarına dönüştüğü duygu iklimi,kahramanlık destanlarından kopuk makul insan seyrini çağrıştırdığı için önemliydi kendi adıma.Sanki bu durumu sezgisel kavrayışa,bir aşk hissiyatına hatta tarihi bir yükümlülüğün ezgisel ritmine dönüştüren o kelimeyi bulmuştum: leyli meccani.
Bir dönemin ılık bir ürperti ile anımsadığı bu yıllar neden tarihin yaldızlı kostümlerinde apoletlere dönüşemezdi? Halbuki,karanlık bir avlunun penceresinden giren ölgün ışıklar altında geçirilen soğuk geceler ne çok şey söyleyebilirdi insanlığa.Her bir leyli meccani geleneğinde yok muydu yenilgiler,zaferler,umut bekleyişleri,kavgalar? Kutlamalar,merasimler,büyük buluşmalar mesela? Anılar coğrafyasında ayyuka çıkan engebelli yüksek dağlar,coşan akarsular,bilinmez yollar,uçsuz vadi kıvrımları bu kutlamalarda yeni baştan hareketlenmezler miydi ? Ya sonraki gelenler için nasıldı durum? Leyli meccaniler büyüklerin nostaljik dalışları olarak mı görülüyordu? O yııların anlatılarında anıtsal hiç birşeye rastanmaz mıydı?
Cavapsız bırakılan sorular Füruzan'ın edebi bahçesinde kuvvetli renk cümbüşlüğüyle beliriyor adeta.Füruzan'ın öykücülüğündeki leyli meccaniler tarihsel figürlere,’öteki’ tarihin yaşanmışlıklarıyla dönüşüyor ancak.Bunun nedeni oldukça basit: Belleksel tarihdir Füruzan'ın yarattığı.Kendi anılarının solmadan,hırpalanmadan başkalaşımıdır burada var olan.Renksiz,kokusuz,duyumsuz hayallerin devesa masal evrenine aktarılımıdır.Leyli meccaniler Füruzan ile birlikte tarihin sayılmışlıkları arasında yer bulabilir,anıtsal kılınabilir böylece.Füruzan'ların,leyli meccanilerin,Benjamin'lerin coğrafyasında,ötekilerin oluşturduğu ’enkaz’ tarihin ayrışmış parçalarından bir tablo elde edilebilir mesela.
Neden olmasın?
andacyazli@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder