22 Ağustos 2011 Pazartesi

Bir Ayrılık

Kuşkusuz ki,İran sinemasının 'yedinci sanat' kültünde ağırlığı su geçirmez bir gerçek.Bu varsayımı boşluktan ”dolu” bir malzeme haline dönüştüren dayanak,İran sinemacılarının uğradıkları türlü ezimetler olsa gerek.Kesin bir yargının toptan reddedici doğasına hiçte uymayan,hemen hemen sinema üzerine fikir edinen herkesi ortak payda da buluşturan gerçek tam da bu.Toplumsal ilişkilerin,hem dini otoriterlik hemde sınıfsal ayrımşımlarla ”kaotik” bir atmosfere dönüştüğü İran'da,sorgulanamaz ”gerçek”liği sorgulanabilir hale getirmenin bedellerini en son Cafer Panahi örneğinde görmüş olduk.İran'da ”sanat” kalkanıyla,toplumsal ilişkilerin üzerine okkalı sözler söyleyebilmek ağır bedellerin altına girmekle eş değer bir hale dönüştüğünden,İran sinemasını özgün persektif ve itinayla incelemenin elzem olduğunu düşünenlerdenim.

Asghar Farhadi'nin son Berlin ödüllü filmi ”Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin),bu türden bir inceleme için adeta biçilmiş kaftandır.Çünkü,Farhadi'nin kurmuş olduğu dramatik yapı; gerek olay örgüsü,gerek aile ilişkileri,gerekse de dini vesayete bakış açısıyla tam da sözünü ettiğim toplumsal yapının duvarlarında çatlaklar oluşturabilecek cinsten.Film,orta-üst sınıfa müdahil bir çiftin ayrılık kararıyla gittikleri bir mahkemede hakim karşısında hararetli tartışmalara başlamalarıyla açılıyor.Tartışmayı bir tür aile krizine dönüştüren olay ise;çiftlerden yurdışında yaşamayı kafasına koymuş Simin ile;evini,kızını,Alzhemir hastası olan babasını bırakmayı göze alamayarak yurtdışına taşınmak istemeyen Nadir.Bu kopuklukla birlikte çiftin yaşamında yer eden, boşanma sürecine giden olayların ortasında kalan 'ergenlik' çağındaki kızları Termeh ve evde bakıma muhtaç olan Nadir'in Alzhemirli babası...İlişkiler ağında olabildiğince saf,temiz,karmaşık görünümünün altında basit böylesi bir aile tablosunun hafif bir çivi kaymasıyla oynayan gerçekliği karşısında,kademe kademe toplumsal çatlakların ortalarına doğru ilerlediğimizi hissediyoruz.Bu hissiyatı güçlendiren durum ise,Nadir'in hasta babasına bakması için evine aldığı hizmetçi kadın Razieh.

Razieh'in bakıcılığı kabul etmesiyle birlikte,filmin ilk başlarında oldukça uzakta uzun ve korkunç bir gölge gibi görünen ”karanlık” ve ”riyakar’ ilişkiler çıkışsızlığı ve burjuva ahlakının yarattığı trajedi birer birer gözükmeye başlıyor.Razieh'in işe başlama sebebi,işssiz kocasına destek olmak ve maddi yoksunluklarını bir nebze azaltmak.Aynı zamanda,Razieh dini saiklerden ötürü kocasından gizlediği işini ve bir de hamile olmasından kaynaklı almış olduğu büyük ”risk”in varlığıyla,oldukça huzursuz bir bekleyiş içinde olduğunu anlıyoruz.Üstüne üstlük,yapmış olduğu bir ihmalkarlık üstüne işten atılması Razieh'i ve tabiki Nadir ve ailesini geri dönüşü olmayan bir girdaba sokan olayların başlangıcı olduğunuda.

İşten çıkarılmasının ardından,Nadir'in; Razieh'in merdivenden düşerek düşük yapmasına neden olduğu idda gerekçesiyle iki taraf kendilerini bir davanın ortasında buluyorlar.İki tarafın, davayı lehlerine çevirebilmek adına türlü yalan ve suçmalarla ilerleyen olay örgüsü,en sonunda içinden çıkılamayan bir tür labirente dönüşüyor.Film bizleri,”kim haklı”,”kim haksız”,”kim doğruyu söylüyor” gibi soruların bombardımanında,toplumsal kuralların din baskısı ve burjuva hilekarlığıyla örüldüğü bir sistemin tüm aciz yakarışlarıyla baş başa bırakıyor.Bir süre sonra hikaye ekseni,eşi Simin ve kızları Termeh'in geleceği adına gizlediği bazı gerçekler ve ”burjuva” erdemi içerisinde konumlanan ”suç ve ceza” ikileminin ikircikli ruh dünyasına sıkışmış Nadir; ve dini yaşamın ağır bastığı ritüellerin karşısında ”etik” olan ile,yaşamını ikame ettirecek maddi gereksinimi karşılayabilmesini salık veren ”burjuva” dayatmasının arafında kalan Razieh ve kocası etrafında vuku buluyor.

Asghar Farhadi'nin ”Bir Ayrılık”ının,İran üzerine söyleyecekleri ve belki de herşeyin çözümlenemeden muğlak bırakılıyor olması,İran toplumunu zapturapt altında tutan o gedikli sistem işleyişinden kaynaklı.Herşeyin karmaşık ilişkiler içinde eridiği,çıkmaza girdiği ve netliğin buharlaşarak kayboluyor olmasını,filmin final sahnesi en yalın biçimiyle ortaya koyuyor.Bir Ayrılık'ı ve daha genelinde İran sinemasını özgün kılan yegane olguda muğlaklığın kendisi değil mi zaten?

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder