16 Ağustos 2011 Salı

Balık Sürüleri Gibi Öleceğiz Olric!

Selim Işık'ın günlüklerine bir gece yarısı konan tekinsiz kuşlar gibi,sararmış kağıtların gövdelerini didikliyorum.Bir yanımda 'Tutunamayanlar' listesine adını yazdıran Olric ile beraber nefes alıyor,onunla birlikte yitirilmekte olan Selim Işık'ın gözlerine gözlerimi dikiyor,diğer bir yandan yaklaşmakta olan tehlikenin sinyallerini duyuyor,irkiliyoruz.

Ne Yapmalı?

” Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi,çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz,kokusuz varlıkla yetinmeli mi:yoksa,başkalarından farklı olan,başkalarının isteğinden çok farklı,köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi?...

Selim Işık'ın titrek,solgun ellerinde vuku bulan mürekkebin damlarından fışkıran 'ne yapmalı'nın üzerinde durmamız gerekiyor.Selim'in ne yapmalıya verebilecek yanııtlarından çok,insanların Selim Işık'a ne yaptıklarının ve ne yapacaklarının sorularına kadar giden geniş yelpazeyi aşındırmamız belki de en önemlisi.Selim,bu yaşamın kristalize olmuş değer yargılarını karşısına alan ve kendi gerçekliğinin farkındalığı ile yılmadan açık bir kapı arayan biriydi.Bir yerden doğacak ışık huzmesinin karşısında gözlerini parıldatabilecek kadar 'tutunan' bir karaktere sahipti.Belki de biz,kendi 'tutunan' varlığımızı Selim'e sunmak kadar 'naif' bir tehlikenin dalgalarına kapılmıştık.Onu her yerinden kavrayarak,tutunan bir gömleğe büründürmek, yaşama sebebiyetimizin nihai basamağıydı.Dolayısıyla değer yargılarını o veya bu biçimde önemsedik ve kraldan çok kralcı kesildik ahlakçılıkta.Selim'i ulvi bir gerçekliğe çekip,onu kendimize benzeterek varedebilmeyi umduk.Ama Selim başkaydı! O,'ne yapmalı' sorusu karşısında,ne yapmayacağını bizim mekanik davranışlarımızda anlamış olmalıydı.Günlüklerinde de,girmiş olduğu yolun yalnızlıkla örülü dik yokuşunu elinde Kafka kitaplarıya farketmiş,hatta kendisini bir biçimiyle izleyecek sonrakilere atfeden küçük bir Tutunamayan ansiklopedisi hazırlamıştı.

Turgut Özben fakülte yılları ve sonrasında Selim Işık'ın kadim dostu olarak kalabilmiş,ama bir süre sonrasında onu yakasından kavrayarak kendi küçük burjuva ruhaniliğe sıkıştırmak gibi bir gaflete düşmüştü.Tabi bu durum karşısında,sonraki olacaklar için bedel ödeyecek,belki de özgürlüğün olmadık ara yollarını keşfe çıkacaktı.Selim Işık'ın ölümü,onda yeni bir beden,yeni bir arzu yaratabilmişti.”O zamanlar,henüz,Olric yoktu:hava raporları da günlük bültenlerden sonra okunmuyordu.Henüz durum,bugünkü gibi açık ve seçik,bir bakıma da belirsiz değildi” sözleri,gelecek olan tehlike sinyallerinin habercisi gibiydi.Olric;Turgut Özben'i bulduğunda (yada tam tersi) ”Tutunamayan” listesi yenilenecek,yeni bir hayatın Selim Işık'la beliren belirginliği su yüzüne çıkacaktı.

Asıl tehlike tam olarak bu değil miydi? Olric ile başlayan,sonrasının isli yollarında sonsuzluğa aralanan hayat? Turgut Özben'in 'gitmek' fikriyatı,tamda Selim Işık'laşması sürecine denk geliyordu.Bir nevi,Tutunamayan olma başlangıcı;ama sonunun asla belirginleşmediği bulutlu bir süreç.Artık Selim Işık'ı anlayabilirdi.Hiç olmazsa,anlama yolunda 'Tutunamayan' olarak,yaşam
ını sürdürebilirdi!

Böylesi bir kaçışın yarattığı 'ne yapmalı' sorusuna da karşılık verilebilirdi.Ancak ve ancak bu şeklide gizemi çözülebilecek bir 'puzzle'dı bu soru.Turgut Özben yola çıkmıştı! yanında Olric,kafasında gezinen ne yapmalı kurtları,derinden işitilen bir Ingeborg Bachmann şiiri...

Şimdi üçüncü kez bu gök gürültüsü!
  Ve gemiler,ağırdan,bir bir çıkmakta su yüzüne.
  Kömürleşmiş direkleriyle,batık gemiler,
  göğüslerinden vurulmuş,batık gemiler
  bedenleri yarı yarıya parçalanmış,


  Ve dilsiz yüzmekteler gecenin içinde,
  kimselere duyurmadan.
  Hiçbir dalgayı yarmaksızın.


  Yolları yok,bir yol da bulamayacaklar,
  hiçbir rüzgar cesaret edemeyecek onlara el uzatmaya,
  önlerinde hiçbir liman açılmayacak.
  Uyuyormuş gibi yapabilir deniz feneri!


  Bu gemiler kıyıya geldiklerinde...
  Hayır,kıyıya gelemeyecekler!
  Bizler,o gemilerin çevresindeki
  geniş dalgaların sırtında leşleri inip kalkan
  balık sürüleri gibi öleceğiz!”

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder