11 Ocak 2011 Salı

Adına Hayat Dediğimiz...

Bazı zamanlar çetrefilli dönemeçlerin keskin virajlarına kapılma anıyla bir bocalama,kararsızlık ve genel ruh halini sarmalayan boşluk hissiyatının dip kuyularına düşme tehlikesi ve ya mecburiyeti hepimimizi problematik alanların dar hesaplaşmasıyla karşı karşıya bırakır.Önemsiz detayların 'hayati' olabileceği bir stres halinin gündelik tezahürüdür yaşadıklarımız.Tekdüzeliğe balta vuruşun bizde yarattığı stresler silsilesidir.Çoğu zaman farkında olmadığımız bu 'detaylar' bazen bilinçaltımızda esen ihtiras rüzgarlarını gizlice açığa çıkardığı bir davetkar gülümseme ile,bazen istemeden kulak misafiri olduğumuz başkalarının gözünde 'biz' i tehsis eden konuşmaların benliğimiz tarafından ölçülüp tartılaması ile,bazen de narsist yanımızn ağır bastığı geçmişin izlerini (güçlü ve başarılı anlarımızı) açığa çıkarmanın verdiği geçici bir özgüven duygusunun tatmini ile gündelik hayatımızı belirler.

Beş Vakit
Her gelişme bu kadar olumlu ve ya heyecanlı detaylar ile sınırlı olmayabilir.Bahsettiğim stres halinin boşluk hissiyatına denk düştüğü 'detaylar' en az diğerleri kadar 'gündelik' olmaktadır.Her akşam aynı yüz    ifadesinin (soğuk ve asık suratlar) birlikte yaşam mecburiyetinin bir parçası olması,birbirlerine yabancılaşan tenlerin 'mastürbasyon' hazzına dönüşen sevişmelerin bıkkınlığı,yıllar önce mezun olunan üniversitede ilk kalp çarpıntılarına neden olan 'aşk' ın zihnin dolambaçlı patikalarında berraklaşması ve anlamsızlaşması,boşluk hissiyatların 'patolojik' liğini yansıtan diğer 'detaylar' silsilesidir.

Hayat dediğimiz döngü bu detaylar ile bir bütüne ulaşmakta ve karmaşıklaşan modernite refleks ve sorunlar,  sanki tüm bu detayların arasına gizlenmiş bir hissiyatın evrensel insan hallerini oluşturmakta. Zihnimi serbest bıraktığım ve farkında olmadan 'nihilist' sularda çırpındığım şu anlarda Reha Erdem'in 'Beş Vakit' ini ve filme hakim olan boşluk ve tekdüzeliğin sarmaladığı halaturiyelerin adına 'hayat' dediğimiz insanlık hallerini anmadan geçemiyeceğim.Reha Erdem'in filmde yansıttığı mekan ve karakterler, önüne geçilemeyen zaman döngüsünün tükettiği iilişkiler,hayaller,beklentiler,aşklar,isyanlar,hayalkırıklıklar ışığında ete kemiğe bürünüyor.Hepsi bir arada gerçek bir bütnünün parçalarını oluşturuyor.Zaman'ın 5 evreye böldüğü süreçlerde yaşanan herşey insanı,hayatı daha doğrusu Reha Erdem sinemasının derinliğine nüfuz etmiş 'Aşk ve İsyan' ı anlatıyor.Bahsettiğim boşluk hissiyatların detaylar karmaşası işte tamda bu noktada (aşk ve isyan) anlamlı bir hale geliyor.

Zaman'ın akıp gittiği her yaşam anları,tekdüzeliğin doğasında bir aşka ve isyana dönüşüyor.Boşluk hissiyatların kasıp savurduğu hayatların yaşanabilirliği de aşk ve isyan'ın ince çizgide varolabilmesiyle münkün kılınıyor.Birbirlerini dengede tutan ama aynı zamanda gelgitli bir ruh halinin de sancılarını da beraberinde getiren bir çizgi.Beş Vakit'de 12 yaşındaki küçük Ömer'in babasından nefret etmesi ve onu öldürmek için çocukça planlar yapması bu ince çizgiyi belirginleştiriyor.Ömer babasının 'hasta' olmasına vesile olan davranışın 'çocukca şeytanlığına' ağlaması ve pişmanlığı duyması bize hayat hakkında,diğer bir deyişle aşk ve isyan'ın çatışan birlikteliği'nin oluşturduğu 'hayat' hakkında okadar çok söz söylüyor ki, bize düşen şey ise Ömer'in filmin sonunda ağlamasına eşlik etmek oluyor.Kendi hayatımıza ağlamanın aşkı ve isyanı ile...

andacyazli@yahoo.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder