'Tıpkı Hagi'nin Leeds maçındaki topuk pasını gördüğümde 'şiir gibi' diyerek futbolun büyüsünü idrak etmem gibi sinemanın büyüsünü de idrak ettiğim bir an var Amerikan Güzeli (American Beauty) filmindeki uçuşan beyaz naylon torbası sahnesi..' diye başlıyor Ece Temelkuran sinema dünyasının mahremini ortaya döktüğü, şehvet dolu anların resmini çekip meraklı ellere teslim ettiği,yeni bir 'giz' in peşine düşen sonsuz 'giz' lerin dünyasından çekip kopardığı 'naylon torbayı' 'Filmlerle Yaşayanlar' ile paylaşırken.Birkaç yıl önce izlemiştim (3 yıl kadar) Kırmızı Balon'un Yolculuğu (Le Voyage du Ballon Rouge) filmini,kurstan kursa koşturup,çocukluğun masumiyetini modernizmin reflekselere kurban eden çocuğun 'Kırmızı Balon' ile yaşamını kuşatan herşeye karşı masumiyetini kazanma savaşı verdiği o anların mahremini keşfeder gibi,ya da faşizmin hüküm sürdüğü bir dünyanın masumiyet çağını bitirdiği yerde küçük bir çocuğun masalların başkaldıran dünyasında,masumiyet savaşı verdiği sinemanın en 'giz' anlarını kalkana dönüştürdüğü 'Pan'ın Labirenti (Pan's Labyrinth) filmindeki anlar gibi yeniden düşünmemi sağladı, uzun soluklu sinema belleğimin dolambaçlı yolarında gezinirken.
'Naylon Torba Büyüsü' sanatın her alanda olduğu gibi sessiz bırakılan,susturulan yerlerde yaşamların lal dirini kıran savaş dilinin simgesi Masumiyetlerin çalındığı,yaşam alanların daraltıldığı,silinmeyen gözyaşların kuruduğu dünyaların mahremine giren,'giz' lere eirşen ender anların simgesi.Sözcüklerin tükendiği anda beliren 'tenlerin hissiyatı' gibi gerçek,yalanların ördüğü yapmacık gülüşlerin hiyerarşisini elinin tersiyle ittiği kadar devrimci,gerçeğin marjinalinde kaybolacak kadar tekinsiz, en kuytu derinliklerde beliriveren bir ışık huzmesinin varlığı kadar umutlu atmosferlerin anıdır 'Naylon Torba Büyüsü'.
Ece Temelkuran, 'Vesikalı Yarim' deki manav ile konsomatris'in bir ev tutup konserveleri rafa dizmeleri kadar inadına bir şeyin olamıyacağını söylediği gibi,o konservelerin dünyasında bütün kuralların,bütün imkansızlığına rağmen bir başkaldırı dediği gibi birşey hayatımızda 'Naylon Torba Büyüsü'.Sinema benim hayatımda böyle bir duygunun tekabülü,karmaşık duyguların netliğe kavuştuğu anların fotoğraflarına bakmak gibi bir hissiyatın tezahürü.
Belkide Bertolth Brencht'in Yıkanmak İstemeyen Çocuklarına kulak vermek gerekir.'Evvel zaman içinde bir çocuk vardı/Yıkanmayı sevmeyen/Bir pundura getirip yıkadılar mı/Yüzünü külle sıvayan/Kayzer geldi ziyarete/Aldırmayıp yedi kat merdivene/Anası bir havlu arandı/Oğlanın yüzünü gözünü silmeye/Bir paçavra bile bulamadı/Boşa gitti ziyaret/Kayzer savuştu çabuk/Ne bekliyodu ki çocuk?
Yıkanmak İstemeyen Çocuklar'ın 'Naylon Torba Büyüsü' nü hep diri tutmak umuduyla..
andacyazli@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder