17 Aralık 2010 Cuma

Referanslar Alemi

Randy nam-ı değer 'Koç' Robinson,çok iyi bildiği ringlerden gerçek sahneye yani hayata çıktığında, kesilen etlerinin gerçek acılarını hepimize şu sözlerle hissettirir.'Benim canımı acıtan herşey bu ringin dışında'.Sanki söylenen söz salt bir melonkoli 'söz' havasından çıkıp,hayati (insani) düsturlara dayanan acı ve tutunamamanın felsefi sinemasal yolculuğunun manası olur.Ve ya Kierostami başyapıtı 'Taste of Cherry''deki ölümün safça yolculuğunda bir tür ölüm tanıklığı ve yoldaşı arayan bir adamın,hayatına son vermek istemesini belirttiği 'İnsan bazen çaresiz kalır,bazen tutunacak hiçbir dalı kalmaz,heryolu denemiştir ama yapamamıştır ve ölmek istiyordur' sözlerinin  sofistikleştirdiği sinemasal haz anları, gerçeğin izdüşümlerini sağladığı yeni bir hayatın persektifler bütünü ve kavrayışların ana odağı,diğer bir deyişle referans dünyası oluverir.Bu referans, hayatın çıkmaz sokaklara girdiği 'anlamlandıramama' halinde bile kendini dış dünyanın sığınma ve varolma araçlarıyla entellektüel birikim temelinde tedeavi edici ve bağlayıcı pratikler geliştirir.İşte sinema bunlardan birisidir,edebiyat bir diğeri müzik,resim vs kişisel önceliklere göre yer değiştirebilir.

Kişinin kendini anlamlandırma,varetme biçimleri içinde bulunduğu yaşam koşulları ve pratikleri ışığında,sahip olduğu entellektüel donanımların dışavurumu olarak yansıyan bir özgürleşme süreci; söz konusu referansların günlük yaşam alanlarına  nüfuz ettirme çabalarıyla münkün olacaktır.'Koç' Robinson'un filmdeki  dışşal dünyadan içsel dünyaya sirayetle anlamlı olabileck sözü,aynı zamanda enteelektüel donanımın gelişkinliği ilede 'haz' ve 'kalıcı etki' durumlarını daha belirgin kılacaktır..Biraz somutlaştıracak olursak bu söz ışığında hayatın her alanında yalnızlığın,itilmişliğn,tutunamamanın gölgesinde 'varolma' mücadelesi veren kahramanların yaşamlarına tanık olma,duygu patlamalarını,beklentileri ve hayalleri birlikte yaşama ve bir nevi özdeşleşme (film kahramanları idealize eden bir özdeşleştirmeden bahsetmiyorum) anı yani 'Acı çeken bir et yığınından başka birşey değilim' sözüyle eşgüdümlü 'ezilen' lerle özgürleşme yolculuğu anlatmak istediğim.

İçsel dünyanın,günlük ritüellerin baş döndüren hızlı değişimlerin yarattığı kayıtsızlık halinin her şeklinde ortaya çıkan tahakkümler dünyasından kurtulmanın belkide başat enteelektüel tavrıdır bütün bunlar.Belki bir içe kapanma hali,belki varolamamanın varolabilme çabaları,belkide boş bir ütopyalar aleminin şizofrenik reaksiyonları.Otoritenin ezici gücü kaşısında başkaldıramamanın küçük burjuva aydın kibirleriyle yoğrulmuş suçluluk metaforları belkide.Ama ne olursa olsun sinema dünyasının daha geniş yelpazeyle sanat dünyasının özgürleşme gücü karşısında kayıtsız kalamıyacak bir bireyin diyalektik gelişimidir bütün bunlar.Referansların dünyasında tutunamayanların,ezilenlerin,ötekileştirenlerin,yalnızların,marjinallerin,iletişim kuramayanların dünyasıdır

Bütün bunlar,  Robinson'un yaşamında (The Wrestler,2008),Mertkan'ın babasıyla (Çoğunluk,2010), O'Horten'in hayllerinde (O'Horten,2009),Jacobo'nun ve Marta'nın beklentilerinde (Whisky,2005 önceki yazımda bu filmle ilgili ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz) ortaya çıkan  geniş yelpazede tanık olma ve karakterlerin temsil ettiği yaşamlarla birlikte özgürleşme ve varolma mücadesinin adıdır.Ben tüm bu adlandırmayı sanal literatür bağlamında 'Şeylerin Boktanlığı' olarak adlandırıyorum.Sinema hassasiyetinden türettiğim isim zaten bir Belçika yapımı olan 'The Misfortunates' filminin Türkçe adı.Sanatın şehvet gücünün bende hayati anlam dünyası yaratan referansların, diğer deyişle 'Şeylerin Boktanlığı'nın cazibe dünyası.

andacyazli@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder